Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

6 Kasım 2010 Cumartesi

Eski Sevgiliden Neden Arkadaş Olmaz

Eski sevgiliden arkadaş olmaz der bazıları. Bense tam tersine olur diyenlerdendim. Ama şimdi bu fikrimden vazgeçmek üzereyim. Bunun nedeni onun yeni bir ilişkisi olmasından ziyade yeni bir ilişkiye başladığı kızların benimle samimi olma istekleri. Tabi kide onların haberleri yok aramızda geçenlerden. Ama bu durum cidden trajedi komik bir hal almış durumda. Ben ona kapalı bir gönderme yapıyorum, kızlarsa bunu tamamen kendi taraflarında düşünüp benim onların yanında olduğumu zanlediyorlar. Bazıları ise benden yardım istiyor. Şöyle bir sorunumuz var, çözemiyoruz. Sen onun arkadaşısın bilirsin diyorlar. Tam çıldırmalık. :)
Sonuç olarak çıldırmak istemiyor ve ağlanacak halinize gülmek istemiyorsanız eski sevgili ile arkadaş olmayınız.

28 Ekim 2010 Perşembe

İki Aşığın Notlaşması

Çok hoşuma giden bir filmden alıntı yapıcam sizlere..

"Bir kadın böyle bir not yazıyorsa eğer sana aşık demektir.  Ve sen bu notu  bulduğunda o kadını düşünüp gülümsüyorsan eğer sen de ona aşıksın demektir. Ama gülümsemene rağmen böyle bir kadını elinden kaçırmışsan eğer salaksın demektir."

"Bir adam salak olduğunu kabul ederek bu notu yazıyor ve tüm kalabalığa aldırmadan sırada bekliyorsa eğer sana aşık demektir. Ve sen bu notu okurken heycanlanıp dudaklarını kemiriyorsan eğer sende ona aşıksın demektir. Ve en önemlisi hala burnumun üzerine yumruk atmadıysan eğer bir umut var demektir."

"Romantik Komedi" adlı filmden alınmıştır.

Juliet'e Mektuplar

    Sevgili Juliet,
 Ben birine aşık oldum. Gerçi bu anlamam üç ayımı aldı ama sonuç olarak aşık oldum. Onunda bana aşık olduğunu düşünüyorum, belkide değildir. Bilmiyorum.. Bana her zaman değer verdiğini söylerdi, onun için gerçektende de önemli olduğumu. Fakat kendisinin bazı gerekçeleri yüzünden aşkımızı doya doya yaşayamadık. Şimdi ise birbirimizden uzaktayız ve konuşmuyoruz. O'da biliyor ki, onu sonsuza kadar bekleyeceğimi.. Ama bu durum biraz değişti.. Çok fazla vaktim kalmamış olabilir. Ona tekrardan bu durumu açıklamaya çalıştım ama beni dinlemedi.
 Aşk bir bencilliktir ve ben artık bencil biri olmak istiyorum. Dört aydır yaşayamadığım aşkı bir dakika bile olsa doya doya yaşamak istiyorum. Şuan çok çaresizim. Sence ne yapabilirim?
                                                                                                                Sevgilerle.. 


   Sevgili Kızım,
 Aşk bir bencilliktir evet doğru. Ama sen aşktan öte birşey yaşamışsın. Belli ki ona birşeyler için müsade etmişsin. Eğer bencil olsaydın ona 'ya ben ya da o durum  herneyse artık' bir seçenek sunardın. Sen yapmamışsın. Sen ona büyük bir aşk ve saygı duyuyorsun. Ona değer veriyorsun. Bunu herkes yapamaz. Sana diyeceğim şu ki küçük kızım, bekle.. Zaman ver ona. Böyle büyük bir aşkın karşılığı elbet ondada vardır. Eminimki tam zamanında çıka gelecektir karşına ve aşkına gereken karşılığı verecektir. 
 Bekle küçük kızım..
                                                                                                                 Sevgililerle Juliet.. 

 Romeo ve Juliet.. William Shakespeare'in meşhur hikayesinin yaşandığı şehir Verona. Şehirdeki Juliet’in balkonlu evi turistlerin ilgi odağı. Evin bahçesinde bir de Juliet’in bronzdan bir heykeli bulunuyor. Heykelin sağ göğsünü okşayanlara şans getireceğine inanılıyor. Bunun için günün her saatinde Juliet’e sarkıntılık yapan birilerini görebilirsiniz. 

Kan davalı iki ailenin çocukları olan Romeo ve Juliet'in hikâyesinden bahsetmek istiyorum biraz. Olay 16. yüzyılda yaşanır:

Varlıklı ve ünlü iki İtalyan ailesi Capuleti’ler ile Montecchi’ler yıllardır devam eden kan davası nedeniyle birbirlerine düşmandırlar.. Montecchi ailesinden Romeo, Capuleti’lerden Juliet’i görür görmez âşık olur ve bir rahibin yardımıyla gizlice nikâhlanırlar. Bu arada iki aile arasındaki kan davası devam etmektedir. Nikâh sonrası şehir meydanında çıkan bir kavgada araya giren Romeo, kendi ailesinden bir ferdi öldürülmesi üzerine Juliet’in kuzenini öldürür. Capuleti ailesi de intikam yemini eder. Romeo bunun üzerine şehri terk ederek Mantua’ya gider. Juliet, ailesi tarafından Kont Paris’le evlendirilecektir. Genç kız, bundan kurtulmak ve Romeo ile kaçmak için ilaç içerek ölü taklidi yapar. Romeo döndüğünde Juliet’in öldüğünü zanneder ve zehir içerek canına kıyar. İlacın etkisi geçtikten sonra uyanıp Romeo’nun cesediyle karşılaşan Juliet de intihar eder. Verona şehrinde geçtiğine inanılan bu hikaye, ilk kez 1524 yılında şair Luigi da Porto tarafından kaleme alınmış. 60 yıl sonra da İngiliz yazar William Shakespeare “Romeo ve Juliet” adıyla tiyatro oyununa dönüştürmüş. 13. yüzyıla kadar uzanan bir geçmişe sahip Capuleti ailesinin evi 1905 yılında belediye tarafından satın alınmış ve şu an onun mülkiyetinde. 70 yıl önce restore edilerek bugünkü görünümünü kazanmış. Ünlü balkonu da Shakespeare’in eserinden esinlenilerek o tarihte ilave edilmiş. Bu balkonda fotoğraf çektirmek için sıra beklemeniz bir de 3 Euro ödemeniz gerekiyor. Eserde kullanılan Juliet’in yatağı da alınıp bu eve getirilip aynen konulmuş. Bahçe girişindeki duvarlar, her dilden mesajlar ve üzerine not yazılmış kâğıtlarla dolu. Sizde böyle bir aşık bulmanız ve aşık olmanız dileği için duvarına bir şeyler yazabilir veya asabilirsiniz. Mesajlar arasında Türkçe olanlar da gözümüze çarpıyor. Kimileri isim, kimileri şiir ya da not yazmış. Yetkililer duvarların bu şekilde kullanılmasından yakınıyorlar ama bunun önüne geçememişler. Zaman zaman temizlemişler fakat kısa sürede tekrar dolmuş. Biz gördüğümüzde de duvarlarda yazı yazılacak yer kalmamış, artık yapıştırma mesajlar göze çarpıyordu.
İşte yukarı da yazmış olduğum mektup o duvardan Juliet'in asistanları tarafından alınıp cevaplanmıştır. Eğer olurda elime bir kere daha geçerse başka bir mektup sizlerle tekrar paylaşacağım. Geçenler de bir fotoğraf gördüm, tekrar bulabilseydim onu sizlerle paylaşmak isterdim. O fotoğrafta Juliet'in bahçe duvarındaki notlar, mektuplar vardı. Sanki o duvar bir umut kaynağı gibiydi. Dilerim ki Juliet'e not yazan herkesin aşk dolu istekleri, arzuları gerçekleşmiştir. Ne de olsa Aşksız yaşanmaz değil mi ?

15 Ekim 2010 Cuma

Yağan Yağmur Değil, Gözpınarlarımdan Akan Acılarım

Yağmurlu günlerin ardından tanıdım seni.. Baharın bu kadar güzel olduğunu bilmezdim.. Güneşin sıcaklığını bu kadar çok hissetmemiştim tenimde.. Ve şimdi yağmurlu günlerde bırakıyorum seni, gözyaşlarımla birlikte..

Dua'm

Olmayacak dua'ya amin der gibi sevdim seni.. Olamayacağını bile bile..
Umudumu yitirdim artık. Başka bir dua ediyorum senin için.. Bir ömürboyu mutlu olmanı diliyorum..             Bensiz olacağını bile bile..

Masal Kahramanım

Bir masal kahramanınaydı benim büyük sevgimin sahibi.. Yalanlarla, ihanetlerle, oyunlarla büyümüştü.. Bilmezdi gerçek sevginin sonsuzluğunu.. Bilmezdi benim onu sonsuza denk bekleyeceğimi.. Bilemedi, inanamadı.. Temiz yüreğimde kaybetmişti kendini.. Bulduğunda da nefret etmişti kendisinden.. Hakkım değil dedi..Kirletirim dedi.. Ben bu yükü taşıyamam dedi.. Ama bilmiyordu o temiz yüreğimin onun içinde ki saflığı gördüğümü.. Ben onun içindeki iyilikten habersiz çocuğu gördüm, sevdim.. Bilemedi, inanamadı.. Onca çirkinliğin içinde bizim saf sevgimize inanamadı.. Masal kahramanım.. Sana sesleniyorum ey sevgili.. Unutma beni, sevgimi, bizi.. Ben bir köşede seni bekliyorum.. Kötülerle olan savaşını kazandığın anı bekliyorum.. Zaferle geldiğin gün kalbimi vericem.. Bırakıcam içindeki o masum çocuğun ellerine.. Senin diyeceğim..Hadi.. Savaşı kazan ve gel masal kahramanım.. Seninle güzel bir masal yazalım.. Gerçeklikten öte bir masal.. Ama bir o kadar da gerçek..Kanıtlayalım dünyaya güzelliğimizi, saflığımızı, sevgimizi.. Hadi.. Bekliyorum..

11 Ekim 2010 Pazartesi

...

Bir masal kahramanınaydı benim büyük sevgimin sahibi.. Yalanlarla, ihanetlerle, oyunlarla büyümüştü.. Bilmezdi gerçek sevginin sonsuzluğunu.. Bilmezdi benim onu sonsuza denk bekleyeceğimi.. Bilemedi, inanamadı.. Temiz yüreğimde kaybetmişti kendini.. Bulduğunda da nefret etmişti kendisinden.. Hakkım değil dedi..Kirletirim dedi.. Ben bu yükü taşıyamam dedi.. Ama bilmiyordu o temiz yüreğimin onun içinde ki saflığı gördüğümü.. Ben onun içindeki iyilikten habersiz çocuğu gördüm, sevdim.. Bilemedi, inanamadı.. Onca çirkinliğin içinde bizim saf sevgimize inanamadı.. Masal kahramanım.. Sana sesleniyorum ey sevgili.. Unutma beni, sevgimi, bizi.. Ben bir köşede seni bekliyorum.. Kötülerle olan savaşını kazandığın anı bekliyorum.. Zaferle geldiğin gün kalbimi vericem.. Bırakıcam içindeki o masum çocuğun ellerine.. Senin diyeceğim..Hadi.. Savaşı kazan ve gel masal kahramanım.. Seninle güzel bir masal yazalım.. Gerçeklikten öte bir masal.. Ama bir o kadar da gerçek..Kanıtlayalım dünyaya güzelliğimizi, saflığımızı, sevgimizi.. Hadi.. Bekliyorum..

16 Ağustos 2010 Pazartesi

Seri Katiller

15 Nisan 2010'da "msn.com" adlı sitede SeriKatiller başlıklı yazı aynen aşağıdaki gibidir. Kontrol etmek isteyenler için : http://aktif.tr.msn.com/gallery.aspx?cp-documentid=153042954

<  1984 yılında Uluslararası Adli Tıp Bilimleri Kurulu'na FBI eski ajanı Robert K. Ressler imzasıyla sunulan araştırmaya göre seri katillerin ortak özellikleri şöyle sıralanıyor.

1. Yüzde 90'ından fazlası beyaz erkeklerden oluşuyor.
2. Zekidirler. IQ'ları 'normalin' üstündedir.
3. Yüksek IQ'larına rağmen okulda başarılı değillerdir, uzun süre aynı işte çalışamazlar ve çoğunlukla vasıfsız işçi olarak çalışırlar.
4. Dengesiz ailelerden gelirler. Tipik olarak babaları onlar çocukken, aileyi terk etmiştir ve otoriter anneler tarafından büyütülmüşlerdir.
5. Ailelerinin geçmişinde suçlular, psikolojik sorunları olanlar ve alkol bağımlıları vardır.
6. Babalarından ve annelerinden nefret ederler.
7. Genel olarak, çocukken fiziksel, psikolojik ve cinsel tacize maruz kalırlar. Tacizci bazen yabancıdır, bazen bir dost, çoğu zaman da ailenin bir üyesi.
8. Birçoğu, çocukluklarını bazı devlet kurumlarında geçirmiştir ve erken yaşlarda psikiyatrik sorunlar göstermeye başlamışlardır.
9. Yüksek bir intihara teşebbüs yüzdeleri vardır.
10. Küçük yaşlardan itibaren röntgencilik, fetişizm ve sadomazoşist pornografiye yoğun ilgi duyarlar. >

  Burdaki yazıya göre seri katillerin çoğunluğu veya başka makalelerde erkek olduğu yönündedir. Aslında seri katil profiline uyan tek bir kadın vardır. Aileen Wuornos. Bazılarınız hatırlar; 2003 yılında gösterime giren Monster-Canavar/Cani filmini... Charlize Theron oscar kazanmıştı bu rolle. Aslında dosyalara geçen bir sürü kadın seri katil vardır ama bunların nedenleri ise sigortadan para kopartmak, mirasa konmak gibi.. Ama Aileen Wuornos öyle değildi...
  Ayrıca başka bir makaleye göre de seri katilliğin genlerde var olduğudur. Birçok seri katilinin XYY kromozomuna sahip olmasıdır. Fazladan olan erkeklik hormonun kişiyi daha fazla kaba, saldırgan ve vahşi yaptığı teorisi ortya atılmış fakat Aileen 'le bu teori tarihe karışmışıtır.
  Başka bir eksiklikte bir çok seri katilin işlediği cinayetlerinin sebebi aile sorunlarından gelen cinayetler değildir. Yaygın olan başka bir cinayet sebebi de bağnazlıktır. ABD' de toplumsal sorunların eskiden kalan dini değerlerin kaybedilmesine bağlayan birçok kişi vardır. Halbuki en canavar katillerin bazıları ezbere İncil'den parçalar okuyarak çocuklara işkence etmektedir. Bunun en büyük örneğide herhalde Alber Fish olurdu. Nam-ı diğer "Yamyam"  ve "Amerika'nın Öcüsü" . Albert Fish, İbrahim ve İshak'ın hikayesine büyük bir saplantı duyuyordu. Fish yalnızca çocuklara işkence edip onları öldürmekle kalmıyor, günahlarının bedeli olarak kendisini bir dizi mazoşist işkenceye de tabi tutuyordu. Albert Fish gibi bağnaz olan başka bir isimde Earle Leonard Nelson' da var. Alnına şu esrarengiz ad yazılmıştı: BÜYÜK BABİL, DÜNYA FAHİŞELERİN VE İĞRENÇLİKLERİN ANASI. Nelson' nın lakabı ise "Goril Katil" idi.
 Benim favori seri katilim ise Charles Manson. Manson cani manyaklar arasında en özel olanıdır. Ona daimi kötü ününü kazandıran cinayetler aslında başkları tarafından işlenmişti. En zeki seri katillerden birisidir Manson. Charles Manson'nın  söylediği bir söz beni çok etkiledi. "Bana tepeden bakarsanız, bir aptal görürsünüz. Bana aşağıdan bakarsanız, tanrınızı görürsünüz. Bana tam karşıdan bakarsanız, kendinizi görürsünüz."
  Aslında o sitenin ve benim yazdıklarımın çok eksiği var. Seri katiller cidden anlaşılması güç insanlar. Birçoğunun sebepleri farklı ve yeni çıkanlarında farklı olmaya devam ediyor.

Not: Bu yazının devamı gelecektir..

Dikkat! Karalamalar Kişiliğinizi Ele Veriyor..

  Derste, kafede, arkadaşlarla sohbet anında veya telefonla konuşurken... Önümüzde bir kağıt, bir kalem olması yeterli karalama yapmamız için. Bu önemsiz karalamaların, bilinçaltını ortaya döktüğünü biliyor muydunuz? İşte uzmanlardan birkaç çizikle karakter tahlili..
  Kişilerin yazı stilleri ile çizdikleri objeleri inceleyen “Grafoloji” bilmiyle uğraşan uzmanlara göre karamalar, beynin sağ tarafından gelen yaratıcılığın eseri ve genel olarak bilinçli değil. Boston Üniversitesi’nin araştırmalarına göre bir karalamayı kitap gibi okuyup analiz etmek mümkün.İngiltere’deki Grafoloji Ensititüsü’nün hazırladığı çalışmadan bir kısmına bakıp karakterinizi analiz edebilirsiniz.

Kağıdın sol tarafını doldurmak: Geçmişe özlem
Sağ tarafını kullanmak: Geleceğe bakış
Üst tarafını kullanmak: Heyecan
Alt tarafını kullanmak: Öne çıkmaktan çekinme
Yıldız: İdealistlik
Düzgün çizgiler: Açık sözlülük
6 şeklinde yuvarlıklar: Konsantrasyon
Kağıdı oklarla doldurmak: Cinsel gerginlik
Düzgün yuvarlaklar: Geleceğe yönelik hayaller
Kare ve dikdörtgenler: Mantık
Sağa yatık yazı: Dışa dönüklük
Sola yatık yazı: İçe kapanıklık
Puntosu büyük yazı: Cesaret
Küçük puntolu yazı: Utangaçlık

  2005 yılın başlarında İsviçre’nin Davos kentinde gerçekleşen Dünya Ekonomik Forumu’na katılan Microsoft patronu Bill Gates’in aldığı notlar Grafoloji uzmanlarının şimdiye kadar elde ettikleri en önemli malzeme oldu. Aslında bu Grafoloji uzmanlarını Türkiye'ye çağırsak ve bir kaç kişinin karalamalarını analiz etmesini çok isterdim. Çıkacak sonuçların bizi şaşırtacağından eminim.

15 Ağustos 2010 Pazar

Bir Bakışın Kağıda Dökülmüş Hali..

Bakma öyle hüzünlü
hüzünlü,
Sen daha ne yaşadın ki
Ne gördün ki bu hayattan,
Bakma öyle hüzünlü
hüzünlü,
Sen daha çocuksun;
Daha çok kıracaklar kalbini
Çok sırtından vuracaklar,
Bakma öyle hüzünlü
hüzünlü,
Alış bunlara
Ayakta durmayı öğren,
İçin kan ağlarken gülmeyi öğren,
Bakma öyle hüzünlü
hüzünlü,
Yeter artık
Boşuna akıttığın gözyaşlarına acı
Pınarlarında sevinçgözyaşaları bırak,
Bırak ki
Hayatın sana güldüğü zaman ağla,
Bakma öyle çocuk bakma
Sanki aynanın karşısındayım
Benim yaptığım hataları yapma,
Gül;
Önüne çıkan her engele gül
İşte o zmn...
O zmn alt edebilrsin onu.
Bakma öyle hüzünlü
hüzünlü,
Biliyorum yorgunsun
Ama yinede
Öyle bakma hüzünlü
hüzünlü..

Acımasız Gerçekler

   Hayat hiçbir zaman istediğimiz gibi gitmeyecek, hep birileri engel olacak sana. Peki neden? Bu hayatı yaşamanın bir gerekçesi midir? Olmazsa olmazı yani.
   İlk acımasız gerçek benden olsun. Bu bir yaşanmış hikayedir.Kişinin ağzından dökülenler birebir yazılmıştır.
   <Bana şuan istediğim hayatı yaşamama engel olan bir "Pastahane Nişanı".. Ama bu nişan benim nişanım değil. Sevdiğim bir adamın intikam almak için eski kız arkadaşıyla yaptığı bir "Pastahane Nişanı". Peki ben bunu öğrendiğimde ne mi yaptım? Ona eski kız arkadaşına ispiyonlayacığımı söyledim. Doğru mu yaptım peki? Elbette hayır. Çünkü bu benim gibi birine yakışmaz. Benim önceden yapmam gereken şey, bu intikam olayını duyduğumda onun hayatından sessizce uzaklaşmak olmalıydı. Ama şuan ne yapacağımı bilmiyorum.
  Açıkçası bu durumu hiçbir kişi kaldıramaz. İnanın bende kaldıramıyorum. Ama beni ne kadar çok sevdiğini biliyorum ve bende onu çok seviyorum. Belki de bundan dolayı çok karasızım.Bu olayı yaşadığımızdan beri o sevdiğim adam herşeyden vazgeçmiş durumda sanki, o çok istediği intikam oyunundan özellikle. Zor olan ne acaba? Çok sevdiğim adamdan ayrılmak mı? Yoksa onu bu herşeyden vazgeçmişlik durumda iken yüz üstü bırakmak mı? Ne kadar komik bir hal içersindeyim, hala onun ne hissedeceğini düşünüyorum.
  Ve işte asıl acımasız gerçek, artık onun ne hissedeceği önemli değil veya kalbimin ne hissedeceği.. Artık bu ilişkiyi bitirme zamanı geldi. Daha doğrusu onu çıkmaza sokma zamanı geldi. Ona teklifim şu olacak:
" Bunca zamandır bir kere bile istediğin intikam oyununa laf etmedim. Buraya kadarmış. Artık karar verme zamanı geldi. Ya oyun ya da ben! Kararını verince şimdiki gibi başın önünde değil, başın dik bir şekilde çık karşıma."
  Bakalım hangisini seçecek. Oyunu seçerse 'ki bana göre oyununu seçecek, çünkü onu uzun süredir tanıyorum ve yaşadığı olay onun hayatında çok büyük bir yara açtı.' ben onun hayatından sessizce silinicem. Beni seçerse eğer...
İnanın bende şuan o aşamayı düşünmüş değilim. Hayatın gene bana getirdiklerine bakıcam. Ama bu sefer bazı isteklerim olucak.. olucak ki bana bir daha bunları yaşatmasına izin vermeyeceğim..>

  Burdan çıkarılcak ders, hayat acımasızsa sen daha acımasız olacaksın. Herşeyi kuralına göre oynamak lazım.

Not: Bu benim ilk yazım bu yüzden de bir hatam olmuşsa hoş görün. Amacım sadece bazı durumları dilim döndüğünce paylaşmak ve düşündürmek.